Avrupa ve Hollanda Beyaz Yakalı Türkleri İstiyor


  • Kayıt: 10.04.2025 09:48:52 Güncelleme: 10.04.2025 09:49:13

Avrupa ve Hollanda Beyaz Yakalı Türkleri İstiyor

Nejat SUCU

Biz Türkler, Hollanda’da ne kadar günah keçisiyiz (Zondebok)? Stresten uzak, interaktif (etkileşimli) bir yaşam… Her ne kadar günlük yaşantımız, dünyalık dert edindiklerimiz, stresler ve günah keçileriyle dopdolu olsa da, var olduğundan da zor kılınan bir yaşam sürüyoruz.

Yaşamımızı zorlaştıran politikacılar, kolay olanı seçmek yerine var olan zor politikaları tercih eder oldular. Tabii ki güçlü egoların hâkim olduğu politikalar benimsendi. Politikacılar, öz eleştiri yapmaktan çok, suç ve suçluyu, sebep ve sonuçları başkalarında aramaya devam etmekteler.

Bunun basit ismi bizde “günah keçisi”, Hollanda’da ise “mechanisme van zondebok”, İngilizcesiyle “scapegoat” olarak bilinmekte.

Tarihler boyunca genellikle etnik, kültürel, bölgesel, demografik, politik ve inanç grupları günah keçisi olarak gösterilmiş; gelecek yıllarda da gösterilmeye devam edecek gibi görünüyor. Tarih boyunca çeşitli nedenlerden dolayı yaşadıkları topraklardan başka memleketlere göç edenlerin olduğunu biliyoruz.

1960’lı yıllarda Kuzey Avrupa’ya; Almanya, Belçika, Fransa, Avusturya ve Hollanda’ya başlayan iş gücü ve işçi göçü (Arbeidsmigratie), bugün bile Batı Avrupa için gerekli bir sosyal, kültürel, iktisadi ve siyasi yaşam biçimi haline gelmiştir: göç ve göçmenlik.

Neden mi?

2024 yılında Hollanda’da ölenlerin sayısı 174 bin iken, doğanların sayısı 169 bin olarak gerçekleşmiş bulunmakta. Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun doğurganlık oranı yüzde 1,4 ile Hollandalı emsallerini yakalamış durumda.

Kafası çalışmayan Hollandalıya soruyorum: 2035 yılında 4,5 milyon emeklinin giderlerini nasıl karşılayacağız? 2045 yılında sosyal güvenlik (De uitgaven de sociale staat / zekerheid) sistemini sürdürebilmek için 13,5 milyon çalışana ihtiyacımız olacak.

Bugün itibariyle Hollanda’nın nüfusu 17 milyon 76 bin. Bu nüfus artışıyla 13,5 milyon çalışana ulaşmak mümkün değil. Şu an çalışan sayısı 10 milyon olduğuna göre ve 2024’te iş gücü verimliliğinde (Arbeidsproductiviteit) ciddi bir artış gözlemlenmediğine göre, belli ki göç, bilim insanları, beyaz yakalı nitelikli ve nicelikli göçmenler Hollanda’ya göç etmeye devam edecekler. Bu aslında lüks bir yaşamın garantisi ve gelecek yılların kaçınılmaz gerçeğidir (CBS verilerine göre).

Evet, Avrupa artık burma bıyıklı, o Anadolu’nun yağız delikanlılarını ve sırma saçlı hanımlarını Hollanda’da istemiyor. Peki ne istiyor? İngilizce bilen, akademik eğitimini tamamlamış, beyaz yakalı Türkleri istiyor. Yaşam biçimi olarak kendine benzeyen ve üçüncü nesilde asimile olacak yeni Hollandalıları istiyor.

Kimsenin seçimi olmayan

Kimsenin gönüllü olarak seçmediği kökeni, bölgesel farklılıkları ve etnik yapısı, aynı zamanda her insanın doğal yaşam ve tercih hakkı olmalıdır.

İlgisiz kalma

Var olan politik ve toplumsal ortamda günah keçisi arayıp bulduklarını düşünen politikacılara en güzel cevap; onlara ilgi göstermemek, görmemek, duymamak ve günah keçisi korosuna katılmamaktır.

Bizlere zarar veriyor

Yıl geçmiyor ki, biz göçmenlere dair belirleyici (dominan) farklılıklar öne sürülmesin. Bizlerin onlara benzemediğimiz, yaşadığımız ülkeye bağlılığımız konusunda kuşkular (loyaliteit) duyulmasın. Çözüm bulunamayınca sihirli bir değnek gibi “zondebok mekanizmasına” sarılıyor bizim Hollandalı politikacılar.

Son 40 yılda politikaların bir parçası oldu

Son 40 yıldır politikacıların sıkça başvurduğu, bir sistem ve çözüm gibi görülen, dominant topluma bir grup Türkleri, Faslıları ve mültecileri sebep ve suçlu; yani günah keçisi (zondebok) olarak gösterme politikaları olağan hale geldi.

Son neden, sebep ve sonuç ise; elbette bütün ülkelerin bir türlü önüne geçemediği Korona salgını ve onun getirdiği ekonomik, sosyal, kültürel ve politik çöküntüdür. Bir tür afallama ve şaşkınlık hâlidir bu.

Asıl çözüm

Asıl çözüm, yaşadığımız ülkede hep birlikte, ayrım yapmadan ve kayırmadan yeniden inşa sürecinden geçer.

Nazım Hikmet ne güzel özetlemiş bu günleri:

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine…”

Sevgilerimle, hoş ve güzel kalın.

Sağlıcakla kalın.