“Biz, sahip olunmayanın bölüşümünü yaparken; Hollandalılar, var olanın paylaşımı üzerine mücadele vermekteler.”
Yine beni, Hollandalıları övmekle, onları bizden farklı ve daha iyi görmekle, duygularla değil akıl ve mantıkla hareket ettiklerini söylemekle, ciddi iş ve faaliyetlerle meşgul olduklarını belirtmekle suçlayacaksınız.
Facebook’ta kısa bir gezintiye çıktım. Bu kadar da olur mu? Bazı paylaşımlar açıkça suçu teşvik ediyor, hatta yapılanlarla suça ortak olunuyor. Birçoğu rencide edici, küçültücü, hakaret içeren ifadelerle, sosyal medya üzerinden kendi küçüklük komplekslerini bastırmaya çalışıyor. Bu olsa olsa bitmeyen travmaların ve özgüven eksikliğinin dışavurumu olabilir. Tabii ki olumlu değil; diyalogdan, istişareden, saygı ve sevgiden çok uzak. Ben son yıllarda bu tür içeriklerin yanından bile geçmiyorum.
Bazıları bunu tekrar tekrar yaparak büyük bir hizmet sunduklarını sanıyorlar. Oysa unutmamak gerekir ki, Facebook’ta paylaşılan yazılar uzun süre dijital ortamda kalıyor ve ne zaman, kim tarafından kullanılacağını kestirmek mümkün değil.
Olgunluk ve medeniyet; ne sadece eğitimde ne de makamda gizlidir. Asıl tehlike, “bilgili, tahsilli ve mevki sahibi” gibi görünen yarı cahillerden geliyor. Çoğu zaman, toplumsal dönüşümleri bir ayva yemiş gibi mideme oturarak düşünür, önyargılardan uzak, akılcı ve doğru yolu aramaya çalışırım.
Ah, bir öğrenebilsek… Yediğimizi sindire sindire tüketmeyi bilebilsek. Demokrasi de böyledir; “sindirmeyen” ya boğazında kalır ya da midesinde. O hâlde sindirmeyi ve sindire sindire kabullenmeyi öğrenmeliyiz. Hollandalılar var olanı bölüşmek için mücadele ederken, biz olmayanın paylaşım mücadelesini veriyoruz. O nedenle yine suyun başındakiler; Hollandalılar, kazançlı ve paylaşımcı çıkıyor.
Toplumsal Artı Değerimiz Olmalı
Her ne kadar suyun başında Hollandalılar olsa da, bu toplumun bir parçası hâline gelen göçmenler de ortak olabilmekteler. Eğer yaşadığınız ülkeye, yani Hollanda’ya bir artı değer sunabiliyorsanız, o zaman toplumun gözünde dikkate alınan bir birey hâline gelir ve toplum katmanları içinde yer edinebilirsiniz.
Bu konuda yaşanan olumlu gelişmeler umut verici olsa da, her geçen gün etnik ve inanç temelli özgürlüklerin daraltılmak istenmesi kaygı verici. İnsanların özgür yaşantılarına pranga vurulamayacağını bilerek ve 342 belediyenin uygulamalarının da bu anlamda önemli olduğunun farkında olarak, Hollanda kabinesinin yeni “anti-göçmen, mülteci ve İslam karşıtı” önerilerini ciddiye almıyorum ama elbette umursuyorum.
Sosyal yaşamı ve toplumsal barışı etkileyen söylemler ve öneriler, göçmen toplumlar üzerinde ciddi rahatsızlık yaratıyor. Bu bahar, Hollanda’ya göç edenlerin sayısında büyük bir düşüş gözlemliyorum. Öte yandan, sıcak ülkelerden Hollanda’ya göç eden leyleklerin sayısında artış var. Anlamsız Rusya-Ukrayna savaşı, yuvasını kurmuş bazı kuşların Kuzey Avrupa ülkelerine yönelmesine neden oldu.
Gelecekte göç ve göçmenlik; geçtiğimiz 40 yılda olduğu gibi, yine ülke ve bölge seçerek, bir güvercin misali, ürkütülmeyeceği ve besleneceği ülkeleri tercih edecek.
Sevgilerimle, hoş ve güzel kalın.