Amsterdamlı Bir Ressam, Atila Kanbir ve Son Sergisi Üzerine Söyleşi


  • Kayıt: 12.02.2017 11:58:00 Güncelleme: 12.02.2017 11:58:00
“Ben hayatı koca bir karikatür olarak algılayan, hayatın tüm iniş ve çıkışlarını karikatür naifliğinde anlamlandıran biriyim”


AMSTERDAM / Okan AKIN


Atila Abi şu resim macerandan biraz bahseder misin, nasıl başladın, nasıl bugünlere geldin?

 

 

 

 

Sevgili Okan bilirsin, içindeki sanat aşkını daha çocuk yaşlarda farkeder insan. Benim de öyle oldu. Benim ilgim ve yeteneğim daha çok karikatür üzerineydi. Özellikle gençlik yıllarımda bu aşkla kendi kendime bir şeyler karalardım. Zamanla bu aşk bir tuku haline dönüştü. Daha sonrasında bu tutkumu perçinlemek ve bir meslek alanına dönüştürmek amacıyla İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesine girmeye karar verdim. Sınavları kazanarak o zamanki Devlet Güzel Sanatlar fakültesi, şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde okumaya başladım. 1985’de mezun oldum. Bu esnada Cumhuriyet gazetesinde profesyonel olarak karikatürler çiziyordum. Derken 1986’da bir şekilde (uzun hikaye) Hollanda’ya geldim ve Amsterdam’a yerleştim. Sanat hayatımı halen burada sürdürüyorum.


Karikatür tamam da şu resim olayı nasıl başladı, ona biraz değinir misin?


 

Evet Okancığım, sonuçta güzel sanatlar mezunuyum ve bir ressamım. Hollanda’ya geldiğimde resimsel olarak araştırmalarım oldu. Birçok ressamı derinlemesine araştırdım. Bunlar arasında benim çizgime, benim ruhuma yakın olanları ayrıca irdeledim. Hayat hikayelerini, yaşam tarzlarını, korkularını, umutlarını, amaçlarını ve sanat anlayışlarını öğrenmeye çalıştım. Burada aslında kendimi arıyordum. Kendi tarzını, kendi uslubunu bulma çabasının arayışıydı bunlar. Dali, Kandiski, Con (Joan) Miro, Pikasso (Picasso), gibi ressamların büyüleyici tabloları karşısında etkilenmemek, yaratıcı bir duyarlılğa sahip olmamak mümkün mü! Böylece ilk resim denemelerime başladım. Şu anki uslubum bu arayışların bir ürünüdür ve artık özgün bir uslubumun olduğunu düşünüyorum.

 

 

 

Resimlerinde hangi malzemeleri kullanıyorsun?
Kağıt (karton) özerine sprey boya ile bir zemin hazırlıyorum. Bu zemin üzerine akrilik boya ve akrilik kalemlerle kompozisyonu yerleştiriyorum. Malzeme bu.

Bir resme başlamadan önce kompozisyonu kafanda tasarlıyor musun, yoksa o anda doğaçlama mı her şey gelişiyor?

Aslında her şeyi belirleyen zemin oluyor. Zeminin oluşturduğu derinlik, renk geçişleri ve bu geçişlerle belirlenen resimsel alt yapı, kompozisyonu oluşturmamda beni yönlendiriyor.

 
Resimlerinde bir karikatürcü ressam izlenimi almak hiç de zor değil. Hem konu olarak, hem de tarz olarak.

İlk mesleğimin ve sanat alanımın karikatür olmasının resim tarzıma da yansıması çok doğal tabi. Ben hayatı koca bir karikatür olarak algılayan, hayatın tüm iniş ve çıkışlarını karikatür naifliğinde anlamlandıran biriyim. Resimlerimi seyredenler çok ciddi konuları, şakacı bir tarzda, çocuksu bir naiflikte ve berrak renklerle yorumladığımı görüp, kendilerini masal ülkesinin kollarına bırakırlar. Daha doğrusu ben öyle hayal ederim.

 

 

 

Atila Abi bence hayal değil bu, koca bir gerçek. 

Çok teşekkür ederim Okan… 

 

Sergi sürecini biraz anlatır mısın?

Doğrusu bir süredir resimlerim birikmişti ve bir sergi düşüncem vardı ama henüz bir plan yapmamıştım. Podyum Mozaik’ten (Podium Mozaiek) kreatör Sevgili Senad (Aliç) bana bir sergi teklifinde bulundu. Bu teklife olumlu cevap verdim. “Limanların Gölgesinde” serimi bu sergide sergilemeyi uygun buldum. 

 

Söyleşi için çok teşekkür ederim.

Platform dergisi olarak böyle bir imkan tanıdığınız için asıl ben teşekkür ederim.