Eskiden Anadolu’da gelin giden kızın baba evinden çıkarken ağlaması beklenirdi. Gelin kızlar için Anadolu’da bir söz vardır: “Hem gelin gider, hem de ağlarım.” Ağlamayan kızların gönüllerinin olduğu, “Gavur kızı babasının evinden çıkarken bir damla gözyaşı bile dökmedi” denilerek kınanırdı.
Gelelim Hollanda’daki 60 yıllık gönülsüz misafirliğimize…
Aslında misafirlik bizde üç gün olurmuş. Bir insan başka bir mekânda 60 yıl misafir olur mu? Tabii ki olmaz. Ama biz Anadolu göçmenlerinin ruh hali, soyut düşünce yapısı ve güya yaşam biçimi olarak değerlendirmek gerekir.
Bu 60 yıllık gönülsüz misafirliğimiz, insanoğlunun ne kadar soyut, ne kadar eksantrik ve kendiyle çelişkilerle dolu olduğunun en canlı örneğidir.
Genel olarak baktığımızda, Hollanda’da kendini hâlâ misafir hissedenlerin birçok sebebi vardır:
Gurbet baskısı ve belirleyici (dominant) Hollanda kültürü içinde yaşayan göçmen toplumlarında, bireyler kendilerini güvende hissetmek için sahip oldukları inanç ve muhafazakâr yaşam biçimlerine daha sıkı sarılmakta, böylece anavatan Türkiye’ye olan bağlılıklarını sürdürmektedirler. (Veilig nest en conservatisme: Vasthouden aan eigen waarden en normen.)
Hollanda’daki Türk göçmenlerin son 60 yılda sosyal güvenlik, yaşam hakları ve gelir düzeyleri bakımından Hollandalı emsallerine göre düşük kalması, toplumsal eşitsizlik hissini artırmaktadır.
Muhafazakâr ve inançlı aileler, çocuklarını ve torunlarını daha güvenli bir şekilde eğittiklerine inanmakta ve buna uygun bir yaşam biçimi sürdürmeye çalışmaktadırlar. (Veilig nest, Oost–West, thuis best.)
Toplumsal değerinin artmasını bekleyen bireyler, bir inanç grubuna üye olarak daha iyi bir Müslüman ve insan olma düşüncesine kapılmakta; farkındalık, aidiyet, değer ve ilgi görme arzusu taşımaktadırlar. Kim bilir, belki de geçmişte sahip olamadıkları ilgi eksikliğinin (aandachttekort) bir yansımasıdır bu.
Altmış yıllık gidip gelmelerin, yaz tatillerinin, Anadolu’daki “rüya gibi” ama çoğu zaman beklenmeyen bireysel ego tatminlerinin yaşandığı dönemler olmuştur.
Avrupa ve Hollanda’dan kesin dönüş yapanlar arasında, “Almancı” ve “Hollandalı” kimliğini geride bırakınca kendini sadece çıplak bir vatandaş olarak bulan, parası ve pulu olan ama aidiyetsiz kalanlar da vardır.
Küçük bir kesim ise küçük burjuvazi sınıfında kendine yer bulabilmiştir.
Son yıllarda Hollanda’da yaşanan anti-göçmen, mülteci karşıtı ve popülist hareketlerin güç kazanmasıyla, İslam dininin Hollanda kurallarına göre yaşanmasını isteyen ve sınırlandıran politikalar tepki doğurmuş; bunun sonucunda da daha güçlü bir anti-Hollanda düşüncesi oluşmuştur.
Fanatizmin haklı veya haksız yönleri olduğu kadar, demokrasilerde olduğu gibi “toplumsal itaatsizliğin” (maatschappelijke ongehoorzaamheid) ne kadar özgür, haklı ve kabul edilebilir olduğunu belirlemek de çoğu zaman kolay değildir.
Toplumsal olaylar, anti-göç ve mülteci karşıtı söylemler, Filistin katliamı ve İslamofobi, demokratik çerçevenin dışına taşarak suç unsuru oluşturmakta; böylece haklı olan demokratik tepki ve protesto hakkını kullanmak da giderek zorlaşmaktadır.
Kozaklı Termal Kaplıcalarında
Her yıl olmasa da iki veya üç yılda bir Nevşehir’in Kozaklı ilçesindeki oteller, bizlere konaklama ve termal su ile dinlenme ve tedavi olanağı sunuyor.
Kozaklı’da ayrıca T.C. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Kozaklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi bulunuyor. Bu da küçük ve şirin ilçe Kozaklı’ya ayrı bir değer katıyor.
Kaldığımız günlerde özellikle yüzme havuzunda çeşitli şehirlerden gelenlerle tanışma ve sohbet etme imkânı bulduk. Almanya’da yaşayan emekli Sarızlı Avşar bir arkadaş şöyle diyordu:
“İlk kez Hollanda’yı olumlu anlatan birisiyle karşılaşıyorum. Hollanda’da yaşayan bizim hemşeriler pek iyi anlatmıyorlar; altmış yıldır Hollanda’dan şikâyetçiler. Senin aksine, 60 yılda Hollanda’dan geri dönmeyen ama dönmeyi de başaramayan hemşerilerim var.”
Bu Yıl Eylül – Ekim Ayı
Türkiye tatilinde bulunduğum süre boyunca insanları dinleme ve gözlemleme fırsatım oldu.
Kozaklı termal otellerinden başlayarak, yaşamın geçen yıla göre daha da pahalılaştığını ve yaşam kalitesinin geniş toplumsal kesimlerde düştüğünü gözlemledim.
Sonuçta memleket, yani anavatandan, yaşanan ve doyulan ülke Hollanda’ya geri döndük.