Yaşasın Postmodern Liberal Kapitalizm


  • Kayıt: 17.10.2025 06:24:19 Güncelleme: 17.10.2025 06:24:36

Yaşasın Postmodern Liberal Kapitalizm

(Lang Leve het Post-Neoliberale Kapitalisme)

Mustafa Nejat

Bugün, kendi ruh hâlimi anlatmaya çalıştım. Bu sabah düşüncelerim de duygularım da karışık. Ne istediğimi bilmiyorum. İç dünyamda karmaşa, dış dünyada umutsuzluk hâkim. Özgür ve liberal Hollanda ikliminde bile içimde bir tedirginlik ve mutsuzluk var.

Yeni umutlara, özgür seçimlere, geleceğini kendi ellerinde kuran gençlere bile tahammülüm kalmadı sanki. “Boynuz kulağı geçti” misali, kendi gençlerimin de beni geçip Avrupa’nın özgür ve mutlu birey yaşamına karışarak beni yalnız bırakmasından korkuyorum.

Yaşamın içindeki korkularla birlikte, yıllar içinde bizi sevmekten, dostluktan, kardeşlikten uzaklaştırdılar. Olumsuzluklara, ötekileştirmelere alışa alışa, içimizdeki güzelliği ve insani sıcaklığı kaybettik.

Ne olduğumuzun, ne olacağımızın farkında olmadan; doğallığımızdan, sadeliğimizden uzak, mutsuz bir yaşamın içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Ufukta ne bir gelişme ne de mutlu bir gelecek görünüyor.

Kıskanıyorum O Mutlu Olanları

Mutlu insanlara, hayatı bir bahar çiçeği gibi yaşayanlara imrenerek, kıskanarak bakıyorum. Görmek, hissetmek ve yaşamak… Bütün bunları başaranlara özlem duyuyorum. Duygusuzluğum, isyankârlığım ve ulaşamadığım o “ütopyacı” sevgi ve mutluluk, sanırım beni en çok yoran şeyler.

Keskin Kenarları Törpülenmiş Bir Hayat

Bize, kendimiz için yaşamayı hiç öğretmediler. Fikir babalarımızın da ne öğrettiklerini, ne istediklerini bildikleri yoktu. Onlar da çaresiz kaldılar. Ne geleceğe dair bir umut, ne de üretken bir mutluluk modeli ortaya koyabildiler.

Bugün ise çalışmadan zengin olmanın, üretmeden para kazanmanın geçer akçe olduğu bir dünyadayız. Adını bile koyamadığımız, soyut ve hayalî bir refah anlayışı egemen artık.

“Adil ve hakkaniyetli düzen” kavramını dilimize alamaz olduk. Acaba biz de mi diğerlerine benzedik? Yoksa Dolar’ı ve Avro’yu fazla mı sevdik?

Berlin Duvarı’nın yıkılışına ne kadar sevinmiştik… Peki şimdi sıra bize mi geldi?

Bu postmodern neo-liberal düzen, tıpkı büyük bir balık gibi, biz küçük balıkları da mı yutacak?

Dilim varmasa da sormak istiyorum:

“Siyasi İslam referanslı kalkınma modeli” iflasın eşiğinde mi?

Eğer öyleyse, yaşanacak yıkım Berlin Duvarı’nın çöküşünden bile büyük olacak.

Belki de bu yüzden bu kadar telaş, bu kadar inat ve bu kadar isyan var.

Ama ne yaparsak yapalım, “Korkunun ecele faydası yok,” derler ya… Yine de bir “ama”sı var.

Sosyal Devletin Gerçekliği

Sosyal devlet ve adalet, ancak var olanın paylaşımıyla mümkündür. Olmayanı kime, nasıl dağıtacaksın?

Hollanda gibi, 2025 yılı için 114,9 milyar avroyu sosyal güvenlik bütçesine ayıran bir ülkede bile yoksulları mutlu etmek zor.

1900’lerin Hollanda’sına dönmek mümkün değil. Özgürlük diyoruz ama bireyin mutluluğunu ve inancını koruyarak birlikte yaşamak kolay değil.

Ancak karşılıklı saygı ve olduğu gibi kabul varsa, o zaman birlikte barış içinde, mutlu ve refah dolu bir yaşam mümkün olabilir.

Azınlık hakları kadar özgür yaşam da önemli. Ama ne yazık ki, özgürlükleri tanımlayanlar genellikle özgürlüğe pranga vuranlar oluyor. Sorun tam da burada başlıyor.

Özgürlük, herkesin kendi işine geldiği şekilde yorumladığı bir kavram hâline geldi.

Kapitalizme Karşı mıyım?

Hayır, paraya karşı değilim. Çünkü paranın olmadığı yerde iş, istihdam, aş ve ekmek de olmuyor. Kapital demek, sağlık, eğitim ve sosyal yaşam demektir.

Ama karşıtını, alternatifini yaratmadan körü körüne karşı çıkmak da anlamsız.

Lang Leve het Kapitalisme!

Yani “Çok yaşasın kapitalizm!” mi diyelim?

Afganistan’ın yeni yönetenleri de, doların ve avronun belirleyici olduğu eski dünya düzeninin farklı bir yüzünü yeniden sahneye koymadı mı?

Ne gerek vardı o milyonlarca masumun, Anadolu’nun, Filistin’in, Orta Doğu’nun ve Asya’nın çocuklarının ölmesine? Yaşamlarının baharında, yaşamdan zevk alamadan giden o kır çiçekleri…

Ama onlar ölmeseydi, silahlara kim milyarlar yatıracaktı?

Sonuç Yerine

Mutluluk neredeyse, yaşam orada yaşanmalı. Mutlu olunmayan bir hayatta başarılı ya da varsıl olmak mümkün değil.

Bu yüzden hep farklı inançlara, kültürlere ve bizden olmayan yaşam biçimlerine saygı duydum.

Kıskanmak, gıpta etmek çözüm değil.

Biz, siz, onlar – hep birlikte denemek zorundayız. Çünkü başka çaremiz yok.